META FETİŞİZMİ

 

Marx der ki “Ürün ne zaman ki meta kisvesine bürünür, işte o andan itibaren doğal bir şey olmaktan çıkar, duyularla kavranamayan bir şey olur.” Meta hem herhangi bir gereksinimi gideren hem de değişim için üretilen nesnedir. Yani metaların iki karakteri vardır, bir yanda kullanım değeri, öteki yanda değer. Metaların ortak yönü ise emek ürünleri olmalarıdır. Birbirleriyle değiştirilecek metaların eşitliğinin temelinde toplumsal emek vardır. Emek türleri, kullanım değerleri kadar çeşitlidir. Üretim araçları üzerinde özel mülkiyet varsa emeğin metada somutlaşan ikili karakteri meta üreticilerinin özel ve toplumsal olarak emeğinin çelişkisini gösterir. Üretim araçlarının özel mülkiyeti insanları ayırır. Her meta üreticisi işletmesini diğerinden soyutlanmış olarak yürütür. Her üreticinin emeği toplumsal olarak koordine olmamıştır ama iş bölümü birbirleri için çalışan üreticiler arasında çok yönlü bir ilişkiyi gösterir. Toplumsal iş bölümü ne kadar belirginse üretilen ürünler de o kadar çeşitli ve üreticilerin birbirlerine olan bağımlılığı o kadar kapsamlıdır. Bundan dolayı her üreticinin emeği tüm toplumun emeğinin ürünüdür. Yani meta üreticisinin çelişkisi meta üreticisinin özel üretiminin toplumsal karakter taşımasında yatar. Metalar bize ticareti doğal ürünler olarak görünür. Bir meta insan ihtiyacını gidermekte kullanıldığı için kullanım değerine ve ayrıca değişim değerine sahiptir. Ancak emeğin ürünü olan ürünler meta olarak pazara çıktığı anda sanki kendilerinde bir değer taşıyormuş gibi görünürler ve onlara değer yükleyenin emek olduğu görmezden gelinir. Yani emekçi ile ürün arasında bağ kopar ve işçiler ürettikleri ürünü satın almak zorunda kalır. Değişim ilişkileri işçi sayesinde belirlenir ama piyasadaki ilişki metaların kendi aralarındaki bir ilişki olarak görünür. İşçi ancak bu ilişkiye tabi olarak kalır. Meta üretimi bir kez yaygınlaştıktan sonra metaların değerleri metaların özünde bulunan bir nitelik olarak görünür ve değerin toplumsal niteliği seçilmez olur. Emeğin toplumsal niteliği, üreticiler arasındaki bağlar, birbirleriyle karşılıklı bağımlılıkları pazarda değişim sırasında görünür. Üreticilerin kendi aralarındaki ilişki, bunlarla kendi aralarındaki doğrudan bir ilişki değil de ürünlerin kendi aralarındaki toplumsal bir ilişki olarak görünür. Üretim ilişkileri kendilerini metalar arasındaki ilişkilere bırakır. Üretimin kâr için yapıldığı kapitalizmde emeğinin ürünlerine yabancılaşan işçi bir eşya durumuna gelir. Emek gücünün niteliği erozyona uğrar ve iş bölümünün etkisiyle sıradanlaşır. İnsanın zihinsel gelişimi de onun emek gücünü harcama biçimiyle paralellik gösterir. Yani zihinsel becerileri yetersizleşir. Buna, cansız nesnelere sadece insanların sahip olabilecekleri nitelikler atfetmeye, cansız ilişkilerin yerine canlı ilişkiler koymaya meta fetişizmi denir. Tekrar açıklamak gerekirse değerin başkalaşımının görünüşü öz ile karıştırılır. Değeri sadece değişim oranı olarak gören insanlar, ürünlere eşdeğerlerin değişimini mümkün kılan kişisel bağlar atfederler. Sermayenin getirisinin kâr olduğundan söz eden çoğu insan bu ikisi arasındaki ilişkiyi neden-sonuç olarak kavrarlar. Üretimde rolü olan insanlar arasındaki ilişkiyi yansıtan fiyat hem kullanım değerinin yabancılaştırılmasına dayanan değişim değerine hem de metanın toplum dışı değeri gibi bir niteliğe işaret eder. Bizler kapitalizmde insanın özne olduğunu sanırız ama aslında metalar öznedir. Bizler de metaların piyasa değerine göre hareket eden nesneler oluruz. Meta dolaşımı piyasayı yaratır, piyasa da toplumsal ilişkilerdeki en belirleyici güçtür. Yani insanlar insan olarak geri plana düşmeye metalar ise öne çıkmaya başlamıştır. İnsanların üretim süreçlerinde aralarında kurdukları ilişkilerden oluşan değer, fiyat, piyasa insanları denetim altına almaya başlamıştır. Başlangıçta adil bir değişimin aracı görünen para giderek zenginliğin kaynağı görülmüş, bu da insanlarda sınırsız para biriktirme hırsı yaratmıştır. İnsanın çalışma gücü de meta haline gelmiş ve ücretli işçilik ortaya çıkmıştır. Kapitalist işçiyi sömürüyor olduğu halde metanın gizemli karakteri yüzünden bu sömürü adil bir değişim olarak görünmüştür. Piyasa düzeni insan ilişkilerini kalıba döken bir hukuk, ahlak ve akıl oluşturur. Dahası metaların sahiplerinin piyasada girdiği ilişkiler bize tek akılcı ve normal ilişkiler olarak görünür. İnsanlar arasında başka bir ilişki tarzının oluşması hayal ürünü olarak görünür. Meta fetişizmi ilk bakışta kapitalizme özgü bir kavram gibi görünür ama metaların insan yaşamını ve insan ilşkilerini belirliyor olması özel mülkiyete dayanan toplumların ilk zamanlarına dayanır. Bilimler hala meta fetişiziminin damgasını taşır. Burjuva eşitlik, özgürlük ve bencillik anlayışı meta fetişizminin damgasını taşır. Hatta meta fetişizminin etkisindeki ütopik sosyalistler ve küçük burjuva sosyalistleri kapitalist sömürüye karşı mücadele ederken piyasa düzenine özgü eşitlik, özgürlük ve bireycilik kavramlarından kurtulamamışlardır, meta üretimini koruyarak kapitalizmin yol açtığı kötülükleri ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Gerçekten de kapitalizmde metalar öylesine fetişleştirilir ki insanların ihtiyaçlarını karşılayacak nesneler olmaktan çıkıp kendinde bir amaca dönüşürler. Sermaye işçileri kapitalistlerin bir aracı olarak sömürür. Cansız madde canlı emeğe hakim olur; çünkü, çıkarları üreticilerin çıkarlarına taban tabana zıt olan kişilerin elindedir. İşçinin nesnel konumu nedeniyle şeyleşmeye maruz kalması, bunun bilincine varması ve tarihsel özne konumuna gelmesi şeyleşmeden kurtulmanın yolunu açar.

Sosyalizmde işçi sınıfı meta fetişizmini aşacak ve emeğin ürünü ile işçi arasındaki yanılsama ortadan kalkacaktır. Bu anlayış ”Herkesten yeteneğine göre herkese ihtiyacına göre” bölüşüm ilkesiyle aşılacaktır. Bu aşamada insan ilişkilerinde meta üretimine dayalı soğuk çıkar hesapları yerine sevgi ve ahlaksal sorumluluk öne çıkacaktır. İnsan ilişkilerinde meta üretimine özgü işbirliğinin yerini de dayanışma alacaktır. Marx bu konuda genel olarak şöyle der:

- Bir yandan, her türlü emek, fizyolojik anlamda, insan emek-gücü harcanmasıdır; ve bu, özdeş soyut insan emeği özelliğinde oluşu ile, metaların değerini yaratır ve ona biçim verir. Öte yandan, her türlü emek, insan emek-gücünün, özel bir biçimde ve belirli bir amaca dönük olarak harcanmasıdır, ve bu somut yararlı emek özelliği ile, kullanım-değerlerini üretir.

 

 

 

Paylas:

Abone Ol Yayınları Kaçırma!