Aile emeği ile kendi toprağı üzerinde tarım yapan üreticilere köylü diyoruz. Piyasa için üretim yapan köylülük küçük meta üretimi yapıyor. Bundan dolayı köylü kapitalizm tarafından kuşatılıyor, sermayenin öğeleri tarafından sıkıştırılıyor ve toprak giderek metalaşıyor. Bundan dolayı köylülük sorunu sosyalist devrimin çıkarlarına bağlanıyor. Köylülük kendi emeğini kullanmasına rağmen üretim araçlarına sahip yoksul nüfusu içinde barındırıyor. Proletarya diktatörlüğü sürecinde tarımı dönüştürürsünüz. Köylülük komünizme geçilecek mücadelenin ilk aşamalarında ortadan kaldırılacaktır. Toprak kapitalizmin doğumunda ve gelişiminde üretim araçlarının mülkiyeti konusunun kilit noktalarındandır. Tarımda sermaye traktör, biçer döver ve iş makineleri, sulama kanalları, tohumculuk ve suni gübrelemedir. Ama her şeyden önce tarımda sermaye ücretli emek sömürüsüdür. Yani sosyalizmde toprağın değil, tarımın kamulaştırılması ya da kolektivizasyonu gereklidir. Dolayısıyla tüm sınıfları kaldıracak olan komünizmin ilk evrelerinde köylülük de ortadan kaldırılacaktır. Köylülüğün kır proletaryasına ya da kolektif çiftçilere dönüşümü kır ve kent arasındaki ayrımları ortadan kaldırmanın koşullarındandır.
Köylünün toprak talebi mülkiyetçiliğe indirgenemez. Tarımda büyük toprak sahipleri ve topraksız köylü arasındaki kendi emeği emeğiyle çalışan küçük toprak sahibi bir kitle vardır. Bu köylülerin toprağa tutunması üretim sürecine ve işlerine tutunmaları anlamına gelir. Bu bağlamda borçlandırılarak ve makineleşen tarımın rekabetine dayanamayarak toprağını kaybetme aşamasına gelen köylülerin devrimcileşeceği açıktır. Proletarya diktatörlüğünün bir işçi-köylü ittifakı içinde ortaya çıkıp çıkmayacağı da bütün bunların toplam dengesi üzerinden anlaşılacaktır.