Emek, insan-insan ve insan-doğa arasında süren ilişki ve eylemdir. Kapitalizmde emek, insanın kendini ve insanı proletere dönüştürme sürecidir. İnsan, emek sürecine girmezse asalak yaşar. Kapitalizmde görüngü, proletaryanın emeğiyle birikerek proletaryayı ezen, gelişim veya yeniden üretim denilen artı değerdir. Burjuvazi, proletaryanın artı değerini sömürebilmek için insan emeğiyle oluşan görüngünün karşılığı olarak ücret verir. Kapitalizmi çözümlemek için emeğe karşılık olarak ücretin kabulü sorgulanmalıdır.
Kapitalist toplum oluşana kadar, her ilerici sınıf gibi burjuvazi de feodalizmi yıkarken devrimciydi. Uyanık burjuvazi, kapitalizmin özümsenmesi için propagandasını "sınıf ve mülkiyet ilişkileri hep böyleydi" varsayımını dayatarak yaptı. Egemenlik çıkarı, kapitalizmi korumak ve varlığını sürdürmek olduğu için gericileşti. Ancak emek ve sermaye arasındaki yapısal karşıtlığın var ettiği potansiyel sürekli çatışma, proletaryayı kapitalizmi yıkmaya zorlayacak. Üstelik kapitalizmi yıkarken ilerici olan devrimci proletarya, sınıfsız toplumu kurarken burjuvaziyle birlikte kendi sınıf varlığına da son vereceği için gerici olamaz.
Maddi toplumsal koşullar oluşmadığı sürece, proletaryada kendiliğinden sınıf bilinci oluşmaz. Sınıf bilinci olmadan sömürüyü kanıksamış proletaryanın varlığı "kendinde sınıftır" ve sınıf olarak kendinin farkında değildir. Sınıf bilinci, toplumsal niteliği olan emeği kavratır ve çıkarlarını öğrenen entelektüel proletarya "kendisi için sınıf" olur. Proletarya "kendisi için sınıf" olduğunda, artık sınıf bilincini "kendinde sınıfa" taşıyan öncü harekettir. Süreci hızlandıran öncü hareket, maddi toplumsal koşulların değişmesiyle kendiliğinden oluşacak bir sınıf bilincini beklemez. Bu hareket, sınıfsız toplumu kurmak için gerekli hazır kuvvete dönüşen öncü birliktir. Hazır kuvvet, praksis ile kuracağı sınıfsız toplumun nesnel çıkarlarını sağlamaya da hazır olacaktır.
Sınıf analizi yaparken sınıf bölünmesini, sınıfların egemen-ezilen konumlarını çoğunluk, yetenek, gelir düzeyi veya entelektüel düzey belirlemez. Temel olarak sınıfları, statüleri ve katmanları aşan üretim araçlarının özel mülkiyeti ve üretim araçlarına yabancılaşma belirler. Burjuvazi, "kendisi için sınıf" olmayı başarmış bir proletarya istemez ve proletaryayı birleştiren ortak özellikleri çeşitli yöntemlerle gizler, proletaryayı ücretli kategorilere böler ve aralarındaki ayrımı abartır, proletaryayı küçük bir sınıfa indirger ve proletaryaya küçük burjuva ideolojisini dayatır. Sınıf analizi, insanlığa değiştirme yeteneği kazandıran bir yöntem olarak, artı değer sömürüsü sürdükçe güncel olacaktır.
Proletarya, her geçen gün çoğalan "kendinde sınıf" olarak dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturuyor. Burjuvazi, az ve azalan nüfusuyla, asalak bir sınıf olarak, proletaryaya karşı birlikte hareket ediyor. Burjuvazi ve kapitalizme karşı hareket, proletaryaya sınıf bilinci taşımaktır.
Komünist Manifesto'dan (dipnottan) alıntı:
- Burjuvazi, deyince, toplumsal üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran ve ücretli emeği sömüren modern kapitalistler sınıfını anlıyoruz. Proletarya, deyince ise, kendi mülkiyetinde üretim aracı bulunmadığından, yaşayabilmek için iş gücünü satmak zorunda olan modern ücretli işçiler sınıfını anlıyoruz.
Şimdi dünyaya baktığında ne gördüğünü hangi sınıf belirliyor?